Ana Sayfa
     İznik
     Tarihi Eserler
     => Camiler
     => Medreseler
     => Hamamlar
     => Türbeler
     => İmaretler
     => Surlar
     => Tiyatro
     => Kiliseler
     => Dikilitaş
     => Su Yolları
     => Ayazma
     => Hipoje
     => Senatüs Sarayı
     1. & 2. Konsüller
     Çini
     İznik Gölü
     Foto İznik
     İletişim
     Ziyaretci defteri



ALİMLER DİYARINA HOŞ GELDİNİZ - Camiler





       Yeşil Camiî

      İznik'in abidelerle kaplı çevresi içinde , Lefke Kapısı civarında bir tek taş pırlanta gibi parıldayan baş eseridir. Evliya Çelebi bu camiden ' Hayruddin Paşa camiî Yeşil Camii diye şöhret bulmuş bir cami-î zibadır. şeklinde bir satırla bahseder. Camiî aslında tek kubbeli , revaklı bir bina olduğu halde büyük bir tesir bırakmaktadır. Bu tesirde malzemenin , işçiliğin zengin tezyinatın yeşil bir amud gibi yükselen ve camiye ismini kazandıran , latif minarenin büyük rolü olmakla beraber , asıl müessir , cazib bir pişdar olan revak ile harime eklenen üçlü kemerin verdiği ferahlıktır.
     Çandarlı Kara Halil Hayredddin Paşa tarafından 1378 de yapımına başlanmış Vezir-i Azam Ali Paşa tarafından 1387 de bitirilmiştir. Mimarın adı Hacı b. Musa olduğu kitabede yazılıdır.
     Çok zengin mermer işçiliğine sahip son cemaat yerinin orta bölümü zarif küçük bir kubbe ile örtülüdür. Sütün başlıkları , pencere alınlıkları ve çerçeveleri ile kapının etrafı , mihrap ,mermerin dantele gibi işlenmesi suretiyle zengin biçimde bezenmiştir. Uzunlamasına dikdörtgen biçiminde olan ana mekanın giriş kısmında sütunla ayrılan bir bölüm vardır. Bununda ortasında küçük bir kubbe yükselir. Esas mekan ise 10.5 m. çapında kurşun kaplı büyük bir kubbe örter. Bu caminin en güzel yeri minaresidir. Minare yuvarlaktır. Altta bir sıra istalaktikden sonra beyaz mermerden bir kuşak gelir. Sonra birden çini şelâle başlar . mermerin üstünde altı köşe büyük yıldızlar ortasına , daha küçük sekiz köşeler maharetle yerleştirilerek ikinci bir kuşak yapılmıştır. Bunu, çiniden ufak bir su gövdeden ayırır. Gövde , sırlı tuğla zemin üstüne , mavi ve beyaz çinilerle zikzaklar çizilerek süslenmiş , üstüne dört sıra çini ile istalaktikli şerefe yapılmıştır.
     Yeşil Camiî , yunanlıların tahrifatında dolayı 1956-68 yıllarında 331.894.97 lira restorasyon çalışması yapılmıştır. Günümüzde çevre düzenlemesi yapılarak daha güzel bir görünüm oluşturulmuştur.


       Orhan Camiî 

    Tarihçilerimizin "Bir ulu kilisay'ı câmi itdi" ifadesinde belirtildiği camiî budur. Şehrin ortasında , dört yol kavşağındadır. IV .yy.da Bizans imparatoru Justinianus tarafından yapılmıştır. İznik'in en büyük kilisesi 1331'de Orhan Gazi tarafından minare ve mihrap eklenerek camiye çevrilmiştir.
    XVI.yy.da bir yangın geçirdikten sonra Kanunî Sultan Süleyman'ın emriyle Mimar Sinan tarafından yeniden yapıldığında önüne güzel bir minare eklenmiştir. Ahşap çatıyı taşıyan iki iç duvarı geniş açıklıklı kemerler atılmak suretiyle değişik bir görünüm almıştır.
731 H . / 15 Ekim 1330-31 M. tarihinde şehrin Orhan Gazi tarafından fethedilmesiyle camiye dönüştürülen yapı hakkında Osmanlı tarihçileri şu bilgileri naklederler. Âşıkpaşa , Orhan'ın "Bir ulu kiliseyi câmi ve bir manastırı da medrese yaptığını"belirtir. 17. yy.da İznik'i ziyaret eden Evliya Çelebi , şehrin camilerini tanıtırken Ayasofya'yı "en meşhuru Orhan Gazi Camiidir. Kiliseden camiye tahvil edilmiş , üzeri kuşunla örtülü , bir minareli büyük bir mabettir. Eskiden yandığından Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan'a tadilatı yaptırılmıştır" der. Evliya Çelebinin onarımla ilgili verdiği bilgiler Mimar Sinan'ın Tezkeret-ül Ebniye'siyle doğrulanmaktadır.18yy.Seyahatnamelerinden , Konsil kilisesi'nin o dönemlerde harap ve terk edilmiş olduğunu anlıyoruz.
    Kilise camiye dönüştürülmesi sırasında naosun güney diakonikonun batı duvarı arasında , kıbleye paralel bir duvar örülmüş içine yarım yuvarlak bir mihrap nişi eklenmiştir. Narteksin güney batı köşesine , benzer bir şekilde beşgen bir mihrap yapılmıştır. Kilisenin kuzey batı köşesine inşa edilen minare kare kaidelidir. Batı cephenin kuzey köşesindeki minare kübik kaideli , üçgen pabuçlu , çokgen gövdelidir. Gövde başlangıcında bilezik vardır. Kaidenin güney cephesinde ki kapı yuvarlak kemerlidir. Minarenin kaidesi bir sıra kesme taş , iki sıra tuğla ile almaşık teknikte ; pabuçluğu ve gövdesi tuğla ile örülmüştür. İki mihrapta tümüyle tuğladır.
Türk dönemine ait bezemelerden günümüze yalnız güney nefi sınırlayan destek dizisindeki bazı kalem işleri ve içteki mihraptaki küçük bir alçı kabartma gelebilmiştir. 
     Güneydeki kemer başlangıcındaki yazı bitkisel motiflerle süslü şerit ve altındaki yatay kartuş kalem işidir. Eski yayınlarda tanıtılan mihrap çinileri , mahfile ait olduğu düşünülen kabartmalı mermer parçalar ve mermer kemer kalıntısı bugün yoktur.
 



      Mahmut Celebi Camiî 

    Orhan Camiî yakınında , Yenişehir Kapısına giden yol üzerindedir. 1442'e II. Murat'n kaynı Sadrazam İbrahim Paşa'ın oğlu Mevlevi Mahmut çelebi tarafından yaptırılmıştır. Yeşil Camiye benzeyen bu eserde ortası kubbeli bir son cemaat yeri ile kare bir ana mekandan ibarettir. İçeride kareden kubbe yuvarlağına geçiş , güzel bir üçgenli frizle sağlanmıştır. Kesme taş duvarlı , renkli sırlı tuğlalarla kuşak şeklinde süslü minareli ve yüksek kubbelidir. Bu mütevazı caminin özellik taşıyan tarafının Bursa üslûbunun gelişmişliğini göstermesidir. 
    Caminin kitabesi kapı kemeri üzerindedir. Kitabeye göre mescid I.Murad döneminde ( 1424-51 )vezir Mahmud Çelebi tarafından 846 H. / 1442-43 M. yılında inşa ettirmiştir.
Kitabede şu yazmaktadır.
Bu mescidi , emirliğin göz bebeği ve vezirlik ağacının meyvesi, hayır işler ve iyilikler sahibi , sofralar ve sevindirici işler sahibi ve ulu vezir, merhum, saîd, mağfûr ve şehid İbrahim Paşa ( Allah yattığı yeri nurlandırsın ) oğlu Mahmud Çelebi ( hayır işleri devamlı ve devleti yüce olsun ) doğruluk ve iman sancaklarını diken , küfür ve isyankârlığın minberlerini yıkan ve güvenlik döşeğini yayan beldelerin koruyucusu Muhammed Han oğlu Murad ( memleketi ebedî ve devleti sonsuz olsun ) devleti zamanında , hicrî sekizyüz kırk altı senesinde binâ etti- hamd sâdece Allah' mahsustur
Mahmud Çelebi'in İznik'eki imaret için vakfettiği yapıları içeren vakfiyesi Zilhicce 850 H. / Şubat 1447 M. de düzenlenmiştir. Vakfiyede imaretin bukâ-i meymûne , mescid-i şerif yakınında iki ev , matbah , kiler , yemekhane ve avludan oluştuğu belirtilir. Vakıflar Genel Müdürlüğü'de üçü tarihli altı vakıf kaydı tesbit edilmiştir.
   Mahmud Çelebi Çandarlı Vezir Ailesi'dendir. Dedesi Halil Hayreddin Paşa , babası İbrahim Paşa'ır. Osmanlı devleti sancak beylerinden olan Mahmud Çelebi, Çelebi Sultan Mehmed’in kızı Hafsa Sultan ile evlenmiştir. Bolu sancakbeyliğinde bulunduğu sırada Macar Kralı kumandasındaki Haçlı ordusuyla yapılan savaşta Niş'e esir düşmüş ( 848 H./ 1444-45 M. ) ve Edirne Segedin antlaşması imzalandıktan sonra serbest bırakılmıştır. Esaretten döndükten sonra Mahmud Çelebi'in hangi görevde bulunduğu bilinmemektedir. Vefatından sonra i İznik'eki caminin güney tarafına gömüldüğü ve kabrinin demir parmaklıklarla çevrildiği belirtilmektedir.
  Camii , kare plan harim ve kuzeyindeki dikdörtgen planlı son cemaat yerinden oluşur. Harimin üzeri üçgen kuşakla geçilen sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür. Güney duvar ortasında beş cepheli bir mihrap nişi yer alır. Son cemaatin kuzey cephesindeki dikdörtgen , silmeli çerçeveli kapı ahşap kanatlıdır. Diğer kemer açıklıkları altta mermer korkuluklarla üstte modern cemekânla kapatılmıştır. Yapının kuzey batı köşesinde , beden duvarı üzerinde yükselen minare pahlı pabuçlu , yuvarlak gövdeli , tek şerefeli ve sivri külahlıdır. Gövde iki bilezikle sınırlıdır. ; şerefe altı oniki sıra testere dişi dolguludur. Mihrabın batısındaki ahşap minber yenidir . Tüm altlık pencereler dikdörtgendir. ;üstlükler ve kasnak pencereleri sivri kemerlidir.
  Yapının dış duvarları almaşık teknikte bir sıra kesme taş-üç sıra tuğla ile örülmüştür. Kubbe kasnağı , revak sutunları , pencere lento ve söveleri , korkulıklar mermer , nişler kesme taştır. Revak kemerleri ve minare tuğladır. Yapının duvarları içten sıvanmıştır. Haremin kubbe kasnağında , doğu batı ve güney duvarlarındaki pencerenin kemer yüzeylerinde kalemişi süsleme görülür. Son cemaat yeri korkulukları değişik geometrik motiflerle süslüdür. Süslemelerde balpeteği , üç yönde doğrularla kesilen sekizgenler ve dört köşeli, yıldızlar oluşturduğu sekiz köşeli yıldızlar , onikigenler içinde oniki kçşeli yıldızlar, ongenler ve beş köşeli yıldızlarla oluşturulmuş süslemeler dikkati çeker.







  Şeyh Kubbeddin Camiî ve Türbesi

    Yeşil Camiî ve Nilüfer Hatun İmaretinin yanındadır. Candarlı İbrahim Paşa ( öl.1427 ) tarafından yaptırılmıştır. Bitişiğindeki Şeyh Kubbeddin'e ait ( öl.1418 ) ait türbe yüzünden bu adı almıştır. Camiî son cemaat yeri ile evvelce kubbeli olan kare bir mekandan ibarettir.
    Kurtuluş Savaşında Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılan camilerdendir. Kapı ve duvarları ile şerefesi yıkık ayaktadır.Minaresi tuğladandır.
Üstü kubbeli dört köşe bir yapı olan türbe ise ilk Osmanlı dönemi duvar tekniğine sahiptir.


      Hacı Özbek Camii
    
     İznik'te Kılıçaslan caddesi üzerinde köşe başında olan bina Osmanlı camileri içinde kitabesi en eski olanıdır. 8 m. çapında tek kubbeli haremine , şimal tarafından kapalı bir son cemaat yeri eklenmiştir. Camiî yakın vakitlere kadar medhali ve üçlü revakı yan sokakta idi . bu revak kesilip sokak genişletilmiştir.
     Kare planlı ( 7.92 x 7.92 m. içten ) taş ve tuğla karışımı duvarlı ve kubbelidir. Kubbe oluklu , hususi kiremitle örtülmüştür. Caminin pencereleri hemen bütün Orhan Devri eserlerinde olduğu gibi 10 cm. lik bir çökertme içindedir.
Evvelce kapı üstünde olan kitabe , mihrabın sağındaki pencere içine konmuştur. 45 x41 cm. ebadında olan kitabe üç satır üstüne sülüs yazılıdır.85 Kitabede mescid'in Hacı Özbek Bin Muhammed tarafından 734 H./ 1333-34 M. yılında inşa edildiği belirtilmektedir. 

Kitabede ; 1- Bu mübârek mescidi imar etti.
2- Allah'n rızasını hâlis ve temiz bir şekilde isteyerek
3- Hacı Özbek bin Muhammed , tarihi yedi yüz otuz dört senesindedir.
E.H.Ayverdi , kaynak göstermeksizin , Hacı Özbek'in hükümete mensub olmayan halktan birisi olduğunu öne sürmektedir.
     Caminin son cemaat yeri 1940 yılında yıkılmış , kuzeyine yeni bir son cemaat yeri eklenmiştir. Yapı 1959 yılında restore edilmiştir.
Yapı doğu batı doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Doğuda harim , batıda son cemaat yeri vardı 1940 yıkılan son cemaat yerinden sonra , yapı kuzey - güney doğrultusunda oluşmuştur. Kare planlı harim üçgen kuşağıyla geçilen kubbe ile örtüdür. Güney duvarında eksende içe çıkıntılı ve köşeleri silmeli dikdörtgen bir mihrap nişi yer alır. Kasnak on iki gendir. Doğu - batı kesiminde iki pencere vardır.
Son cemaat yeri kuzeye alınmasıyla , batı cephedeki giriş pencereye , kuzey cephedeki batı pencere kapıya dönüştürülmüştür. Beden duvarlarındaki tüm pencereler restorasyon sırasında orijinal görünümünü büyük çapta yitirmiştir. Bu günkü pencereler dikdörtgen olup , sivri kemeri nişler içine almıştır. Kasnaktaki pencereler dikdörtgendir. yenilenen mihrap yuvarlak kemerlidir. Kuzey duvarın batı köşesindeki merdivenle çıkılan mahfil ahşap bir sütun üzerine oturmakta idi, son restorasyonda kaldırıldı. ? bak.. Kubbe kiremitle kaplıdır. Saçak altında iki sıra testere dişi friz uzanmaktadır.




      Eşrefoğlu Camiî 

     Hacı Özbek Camiinin yanındadır. Camiî , türbe ve tekkeden ibaret olup , 1485 de inşa edilmiştir. Yunan işgali sırasında birkaç duvar parçası kalacak surette yıkılmıştır. II. Bayezid'in oğlu Şahin Şah'ın zevcesi Mükrime Hatun ( öl.1518 ) tarafından yaptırılan bu camiî ve türbenin duvarları , Sultan IV. Murad tarafından çinilerle kapatılmıştır.
    Eşrefzâde'nin adını taşıyan yapı topluluğu bugün bir cami , batısında , ona bitişik onbir lâhdi kapsayan hazire ile din görevlileri yardım derneği binası ve camiden ayrı kuzeybatıdaki minareden oluşur. Kurtuluş savaşı'nda Yunanlılar tarafından harab edilen cami , 1950 yılında aslına benzer boyutlarda yeniden inşa edilmiştir. Hazirenin ortasındaki lâhitteki levhada Haza kabr-i şerifi Kutb-ül arifin eşşeyh Eşrefzâde Abdullah Rûmî kudduse sirruhu. Vefatı sene 874 ( 1469 ) yazılıdır. Kâtip Çelebi ; ünlü ziyaret yerinin bir cami, tekke ve Eşrefzade'nin mezarını kapsadığını belirtir. Evliya Çelebi ise cami,tekke imareti ve Eşrefzade'nin mezarından oluşan ziyaret yeri'ni çini kitabeleri ile birlikte tanıtmaktadır.
    Caminin çini kitabelerle ilgili en geniş bilgi Evliya Çelebiye aittir.Seyyah kırmızı kiremitle örtülü caminin çinilerle mamur olduğunu anlatırken , Mâni tarihiveren bir kitabeyi aktarır : 

    Velehad benâ beyt-ül hûda ilmel verâ sırrülmübin
    Fesana lehu tarihehu vele-nime dârülmettekin
     
   Eşrefzade'nin mezarı, dört tarafından çinilerle bezelidir. Bu çinilerde Celî yazı ile Esmâ-i Hünsa ve Şeyh Rumî'nin yeri burasıdır yazılıdır. Ayrıca Ey murîd-i sırr-ı rûhânî olan ehl-i yahîn , âsitân-ı şeyh-i Rûmî gel ki , Eşref-zâde'dirİbaresi okunmaktadır. Evliya Çelebinin bilgileriyle yapının Sultan IV. Murad ( 1623-1640) döneminde büyük bir onarım geçirdiğini kabul edilir.
    G.Migeon, caminin giriş kapısı üzerindeki 1628 tarihli çinide Tabakzade Mehmed adlı bir çini ustasının adı olduğuna , cami içinde ise 1623 tarihli çini kitabeye dikkat çeker.
E.H.Ayverdi , Fatihin zevcelerinden Mükerreme Hatun'un zikredildiği kaydın inşa tarihi ile bağdaştırılamayacağını , bu kaydın var olan camiye bir cüz okuma vakfı tesisiyle ilğili olduğunu söyler. Araştırmacıya göre, cami Eşrefzâde'nin ölümünden önce ( 874 H./1469 M.)yapılmıştır. Minere 15 y.y has mimari özellikler yansıtmaktadır.
    Caminin batısında , avluyu sınırlayan duvarın kuzeybatı köşesinde olan minare sekizgen kaideli , pahlı pabuçlu , onikigen gövdeli tek şerefelidir. Petek ve külâh yıkılmıştır. Kaidenin doğu cephesinde basık kemerli kapı ve çökertmeli bir alınlık görülür. Kaide , pabuç ve gövde basit silmelerle sınırlıdır. Şerefe altı mukarnas dizileri ve konsollarla , gövde yaklaşık 1 m. aralıklarla dizilen beş sıra çini frizle bezenmiştir. Çinilerde motifler beyaz zemin üzerine mavi veya mavi zemin üzerine beyazdır. Şerefe altındaki konsollar arasında ve altında aynı tipte çiniler görülür. Çinilerin tümü 17.yy. tarihlidir.
     Kaide üç sıra tuğla , bir sıra kesme taşla almaşık teknikte örülmüştür. Gövde ve pabuç tuğla , bilezikler taş , kapı söve kemeri mermer , alınlığı tuğladır.
    22 Temmuz 1967 deki bir depremde minarenin bir külahı yıkılmıştır. 1972'de minarede kayma tesbit edilince demir çemberler takılmıştır. Eşrefzâde'nin yanında Mevlana Tâcüddin İbrahim , Sırrı Ali Efendi ve Amasyalı Pir Mehmed'e ait olduğu belirtilir.





Orhan Gazi Mescidi 

    Evliya Çelebinin " Cümleden kadîmi Yeni Kapı haricinde Orhan Gazi mescididir. Cemaatten garip , acib bir mesciddir." dediği şehrin güneyinde Yenişehir Kapısı dışındaki 15 x 25 çapındaki mescid budur.
   İznik kuşatmasının uzun sürmesi yüzünden surlar dışında yapılmış bir Osmanlı Mescididir. 1953 - 64 tarihleri arasında Prof. Oktay Aslanapa tarafından gün yüzüne çıkarılmıştır. Duvarları yıkık halde ayaktadır. 
  Kitabesi kırık olduğundan tam olarak ölçülememiştir. Yanlın yazı etrafındaki şeridin içinden içine ölçüsü 80 x 54 cm.dir. müzede bulunmaktadır.



Yakup Çelebi Zaviyesi ( Camii-İmaret )

   Şehrin güney doğusunda İznik garajının 20 m. ilerisindedir. Zaviye I. Murad'ın oğluna aittir. XV.yy. inşa edildiği tahmin edilmektedir. T planına göre inşa edilmiştir. Nülifer imaretine nazarına daha küçük ve sadedir. Arasındaki fark sadece cihet bakımındandır. İkinci ayrılığı da cebhenin sağına doğru bir açık türbe bulunmaktadır.
   1940 - 50 yıllarında müze deposu olmuş , sonra ise camiye çevrilmiştir. Camiî yanındaki türbe dört ayak üzerine örtülü , etrafı açıktır. Kitabesi bulunmamaktadır. Ayrıca kaynaklarda Orhan Gazi ve Hayrettin Paşa imareti geçmekte ise de bu iki imaretin yeri bilinmemektedir.

Bugün 7 ziyaretçi (9 klik) kişi burdaydı!

DÖRT MEDENİYETİN BAŞKENTİ İZNİK
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol